Güneşli bir gündü. Gökyüzünde bir parça bile bulut yoktu. Gülçe, pencereden bakarken “Anneee!” diye seslendi. Annesi, okuduğu kitabı sehpanın üzerine bıraktı. Kızının yanına geldi.
“Benim güzel kızım ilginç bir şey görmüş olmalı?” dedi.
“Bulutlar… Bulutlar yok olmuş. Gitmişler,” dedi Gülçe.
Gönül Hanım, kızının her zaman farklı şekillerdeki bulutları seyrettiğini biliyordu. Hatta onlara isim bile taktığı olurdu. Bir gün önce de gökyüzünü seyre koyulmuştu kızı.
Küçük bir bulutun, kocaman olanlardan ayrı durduğunu görmüştü. Onun kendisine gülümsediğini düşünüp el sallamıştı. Neşeyle, “Küçürek bulut!” diye seslenmişti. Şimdi yoktu, bulutların hiçbiri yoktu!
“Benim küçürek bulutum da yok!” derken ağlamaklı oldu.
“Evet,” dedi annesi, “Artık yaz geldi. Gökyüzü tüm maviliğiyle açığa çıktı.”
“Bu kadar kocaman bir maviyi ilk kez görüyorum,” dedi Gülçe. Neşesi yerine gelmiş gibiydi.
Sonra, gökyüzünün sonsuz berraklığına bir kez daha baktı.
“Maaavi, maaavi, maaavi…” diyerek ellerini çırptı.
Gönül Hanım, “O güzel renkli örtünün altında biraz gezmek ister misin?” diye sordu.
Gülçe, bu öneriyle koltuğun üzerinden yere zıpladı. O kadar hızla zıplamıştı ki, ayak bileği acımıştı. Neredeyse gözünden yaş gelecekti. Artık hareketlerine dikkat etmeliydi. Bedeni eskisine göre gelişiyor, ağırlaşıyordu.
Neyse ki acısı az sonra hafiflemişti.
Gülçe mavi rengi seviyordu, üzerinde mavi bir elbise vardı. Bugün gökyüzüyle aynı renk giyinmişti ve onun altında dolaşmak eğlenceli olacaktı. Kapıdan çıkarken mavi şapkası da başındaydı.
Annesiyle el ele, sahile indiler. Gülçe, denizi görür görmez kıyıda koşmaya başladı.
Bir taraftan ellerini çırpıyor, bir taraftan da, “Mavi deniz, mavi gökyüzü!” diyerek neşeyle bağırıyordu. Yanından geçenler, ona gülümsüyorlardı.
Gönül Hanım, kızının coşkusundan mutluydu.
“Deniz bugün çarşaf gibi,” dedi.
“Aaa, benim çarşaflarım da mavi!” dedi Gülçe, “Yaşasııın!”
Boş banklardan birine oturdular.
Biraz sonra, “Anne hadi bir oyun oynayalım!” dedi küçük kız.
“Bakalım nasıl bir oyun kurdun? Kurallarını anlat, oynayalım,” derken kızının yanağından öptü Gönül Hanım.
Gülçe, anında oyun oluşturur, arkadaşları ya da ailesiyle oynamaktan hoşlanırdı. Ağabeyi Emre, ortaokula başladığından beri kardeşiyle pek oynamıyordu.
“Gördüğümüz mavileri sırayla söyleyeceğiz.”
“Tamam,” dedi annesi. “Kim başlıyor önce?”
“Sen başlıyorsun,” dedi Gülçe.
“Hımmm,” dedi Gönül Hanım. Kızının yüzüne baktı.
“Senin gözlerin...”
Gülçe, gözlerinin ela olduğunu duyardı hep. Ağabeyi Emre, “Gözlerin, üzerindeki giysinin rengini alıyor,” demişti geçenlerde. Demek ki bugün de üzerindeki elbisenin rengine bürünmüştü gözleri.
O anda, sarı üzerine mavi benekli bir kelebek uçtu.
Gülçe:
“Kelebek!” dedi.
Annesi, kızının pratikliğine, gözlem gücüne hayran kaldı.
“Benim biraz düşünmem gerek,” dedikten sonra:
“Oturduğumuz bank!”
İtiraz etti Gülçe:
“Ama bu, gökyüzünden çok farklı görünüyor?”
“Lacivert, mavinin en koyu halidir. Seçtiğimiz rengin her tonunu söyleyebiliriz, diye düşünmüştüm” dedi annesi.
Gülçe gülümseyerek tekrarladı:
“Lacivert… Lacivert…”
Bu sözcük, hoşuna gitmişti. Çevresine bakınıp başka lacivertler bulmaya çalıştı.
“Anne, bak! Geminin yarısı açık mavi, yarısı da lacivert boyalı.”
Gönül Hanım,
“Bütün mavileri sen buluyorsun. Kutlarım. Hımmm, şimdi sıra bende,” diyerek çevreye bakındı.
O sırada önlerinden bebek arabasıyla bir kadın geçiyordu. Bebeğin başında kurdele bağlıydı.
“İşte,” dedi anne, “Çivit mavisi kurdele.”
“Bu oyun zorlaştı,” dedi Gülçe. “Çok mavi varmış. Hepsini nasıl öğreneceğim?”
“Baloncuuu, renkli balonlar!” sesine çevirdiler başlarını. Önlerinde durdu baloncu. Adamın çıplak ayaklarındaki koyu mavi plastik terlikleri gördü küçük kız. Kenarlarında yırtıkları vardı. Sonra ayaklarından başına doğru süzdü baloncuyu. Adamın yorgun yüzünü göremedi, rengârenk balonların arkasında kalmıştı.
Gülçe, bir balonlara, bir annesine baktı.
“Bütün mavi balonları alalım mı?” diye sordu.
Mavinin çeşitli tonlarındaki balonlarla evlerine dönerken, baloncunun plastik terliklerinin de lacivert olduğunu annesine söylemedi. Adam kendine yeni bir terlik alabilirdi belki. Yenilerini, süt mavi olarak hayal etti.
Gökyüzünde küçürek bulut çıkmıştı.
Gülçe, bunu fark etmedi.
Çocukların renkli hayalleri, gülen yüzleri kadar güzel bir dünya diliyorum hepimize. Sımsıcak bir öykü. Vicdan hanıma teşekkürler.