top of page
Ara
Yazarın fotoğrafıİlknur Erdoğan

İSTANBUL OYUNCAK MÜZESİ

Güncelleme tarihi: 1 Tem 2023



Usandım

Her yılbaşı gecesi

Oyuncak dağıtan

Noel Baba'nın

Arkasını toplamaktan

Sunay Akın





Her çocuğun hayalidir sanırım Noel Baba'nın arkasını toplamak. Ya da oyuncaklarla dolu bir odada kaybolmak. Şair Sunay Akın bize oyuncakların içinde kaybolacağımız kocaman bir müze armağan edince hayallerimiz gerçeğe dönüştü. Haydi müzeyi gezmeye gidiyoruz! Yolculuğumuz İstanbul Göztepe'ye doğru.



İstanbul Oyuncak Müzesi 23 Nisan 2005 yılında Sunay Akın'ın ailesinden kalan Göztepe'de bulunan köşkte kurulmuştur. Sunay Akın, müze kurma fikrinin temellerini daha çocukluk yıllarında atmıştır. Altı yaşında İstanbul'a yapmış olduğu bir gezide arkeoloji müzesini ziyaret eder. O geziden sonra en sevdiği oyun müzecilik olur. Şair 90'lı yılların başında bir kültürel etkinlik için Almanya'ya gider. İstanbul Oyuncak Müzesi'nin ilham perileri ile ilk kez Nürnberg Oyuncak Müzesi'nde tanışır. Ondan sonra gittiği tüm ülkelerde oyuncak müzelerini gezer ve her medeni ülkenin bir oyuncak müzesi olması gerektiğine inanır. Türkiye'de de böyle bir müze olmalıdır ve düşler korunmalıdır düşüncesiyle harekete geçer. Berlin'de antikacı dükkanından aldığı beyaz tahta bir at, oyuncak müzesinin ilk oyuncağı olacak ve Türkiye deki oyuncak müzesi yolculuğu böylece başlayacaktır.


Sunay Akın yirmi yıl boyunca gezdiği ülkelerden yüzlerce antika oyuncak satın almış. Son yıllarda ise internet aracılığıyla açık artırmalara katılarak koleksiyonunu büyütmektedir. Bu sayede ziyaretçilerin hayranlıkla izleyecekleri bir düş dünyası kurmayı başarmıştır. Şair oyuncak müzesi hayalini gerçeğe taşırken sahne tasarımcısı Ayhan Doğan ile çalışmıştır. Ayhan Doğan ile çalışmasının sebebini şöyle açıklamaktadır: “Müzede hayallerimizdeki kahramanları sergileyeceğimize göre her odanın bir tiyatro sahnesi görünümünde olması gerekliydi. Ve öyle de oldu.”

Bunun karşılığında şairin aldığı en büyük ödüllerden bir tanesi bir küçük konuğunun dudaklarından dökülen şu sözcüklerdir: “Anne ne olur! Biz bu eve taşınalım.”


Dünya’nın ilk Çocuk Müzesi Amerika Birleşik Devletleri’nin (kısaca ABD) New York Brooklin kentinde 1899 yılında açılan Brooklin Çocuk Müzesi’dir. Müzeler bir ülkenin en büyük uygarlık göstergelerindendir. ABD’de 17.500 müze bulunmaktayken bizdeki müze sayısı 2021 yılı itibariyle 519 'dur. Oysa etkin bir eğitim politikası ve aydınlanmaya giden yol sadece okullardan değil buna ilave olarak kütüphaneler ve özellikle müzelerden geçmektedir. Oyuncak müzelerini ilk kez ziyaret eden küçük misafirler camekanların arkasında onlara gülümseyen oyuncaklara ulaşamazlar. Bu nedenle ilk deneyimlerinde umduklarını bulamayabilirler. Daha sonraki gelişlerinde müze kültürünü öğrenecekler. Aynı arkeoloji müzelerinde olduğu gibi bu nesnelerin sadece bir oyun aracı değil birer tarihi eser olduklarını kavrayacaklardır.



“Bu oyuncağın aynısından bana da almışlardı.

Ne güzel oyuncaklarım vardı kim bilir nerede?

Keşke vermeseydik oyuncaklarımı, saklasaydık.”


Bu konuşmalar İstanbul Oyuncak Müzesi'ni gezen ziyaretçilerin dudaklarından sıkça dökülenlerden sadece birkaç tanesidir.

Bu tür keşkeleri bir kez daha yaşamamak için evinizin bir köşesinin çocukluk arkadaşlarınız olan oyuncaklarınıza ayırın. Kendinize anılarınızdan ve düşlerinizden oluşan küçük bir müze kurun, bu müzedeki oyuncakların parasal değeri önemli değil. Bunlar kendi ellerinizle yaptığınız basit oyuncaklar da olabilir. Koleksiyonunuz arasında ilkokul birinci sınıf defteriniz, ilk karneniz, ilk yaptığınız resim ya da çektiğiniz ilk fotoğrafa da yer verebilirsiniz. Gönül ister ki, şiddetten uzak çocukların kişiliklerini ve düşlerini geliştiren oyuncaklar yapsınlar ve bu düşler de öncekiler gibi gerçekleşip müzelerde sergilensin.

İstanbul Oyuncak Müzesi, zaman tünelinin içinde bir oyuncak gezegen gibi parlamaktadır.

Ziyaretçileri müzenin önünde bir zürafa heykeli karşılamaktadır.


Zemin katta kafe ve mutfak oyuncakları, bodrum katında denizaltı sinema ve konferans salonu bulunmaktadır. Diğer katlardaki oyuncaklar ise şöyledir:

Birinci katta; Eyüp Oyuncakçısı, itfaiye odası, vahşi batı odası

İkinci katta; tren odası, hastane ve polis odası, sirk odası, harita odası

Üçüncü katta; asker odası, uzay odası, şövalye odası,bahçe oyuncakları odası

Dördüncü katta ve çatı katında son kullanma tarihi geçen kırık dökük oyuncaklarla dolu bavullar vardır.

Giriş katındaki Eyüp Oyuncakçısı’nı merak ettiğinizi tahmin ediyor, size biraz bundan bahsetmek istiyoruz. Türk tarihinde satılmak üzere yapılan oyuncaklar Osmanlı döneminde ortaya çıkmıştır. İstanbul'un dinsel amaçlı bir ziyaret mekanı olan Eyüp özellikle sünnet çocuklarının ilgi odağı olduğu için oyuncak üretiminin merkezi haline gelmiştir. Eyüp Sultan Türbesi’ne giderken İskele Caddesi üzerinde bulunan Oyuncakçı Çıkmazı sokağındaki dükkȃnlarda yıllarca oyuncak üretilmiştir ve satılmıştır. Oyuncakların temel malzemelerini Tahtakale'nin tahta atıkları; sobacıların atık tenekeleri; Kağıthane ve Alibeyköy derelerinin biriktirdiği kil tabakaları oluşturmaktadır. Ne kadar ilginç değil mi? Eyüp oyuncakları 1950'li yılların sonlarında tarihe karışmıştır.


İstanbul Oyuncak Müzesi'nde yapacağınız zaman tüneli gezisi girişte gişenin hemen solundaki eski bir terzi dükkanı vitriniyle başlar. Sunay Akın'ın babası Tuncay Bey Trabzon'da uzun yıllar terzilik yapmıştır. Bir gün Tuncay Bey'in dükkanına gelen genç hanım bir bordo ceket ısmarlar. İstenilen ceket oldukça sadedir ve dikim büyük bir olasılıkla kısa bir sürede bitecektir ama Tuncay Bey Tülay Hanım'ı çok beğenmiştir, onu daha yakından tanımak için provalarını sayısını arttırır. Ceketin dikimi mutlu sonla biter. 1962 yılında şair ve yazar Sunay Akın bu vitrinde görülen bordo ceketin ortanca düğmesi olur.


Müzenin giriş katında bir hediyelik eşya dükkanı bulunmaktadır Bu dükkanda müzeden ayrılırken dostlarınıza ve arkadaşlarınıza armağan olarak götürebileceğiniz üzerinde İstanbul Oyuncak Müzesi’nin logosunu taşıyan anahtarlıklar, kahve kupaları, yapbozlar, minyatür gemiler gibi hediyelik eşyalar satılmaktadır. Hediyelik eşya dükkanında Sunay Akın'ın tüm kitaplarını da bulabilirsiniz.


Müzenin turnikelerinden geçtikten sonra Anadolu çocuklarının kendi elleriyle yaptıkları bez bebekler, tahta arabalar, tel arabalar, tel uçak, ceviz kabuklarından yapılmış helikopterler gibi düş ve yaratıcılıklarını sergileyen oyuncaklar görülmektedir

1971 yılından beri çocukların en yakın arkadaşı olan Fatoş oyuncakları, tiyatro ustası Altan Erbulak'ın tıpatıp benzeri olan bir bebek üretmiştir ve bu bebek de giriş katında sergilenmektedir.




Aynı zamanda müzenin giriş katında tiyatro sanatçısı Müjdat Gezen'e ait oyuncaklarının sergilendiği bir vitrin vardır. Müjdat Gezen İstanbul'un Fatih Semti’nde geçen çocukluk günlerinde Ömer Deniz'in oyuncakçı dükkanında çırak olarak çalışmıştır. Sanatçının ilk oyuncakları Ömer Deniz'in yapmış olduğu kuklalardır. Müjdat Gezen'in çocukluğunda oynadığı 1890 yılı yapımı bir kukla ve oyuncak darbukası da bu vitrindedir: Sizin bildiğiniz adıyla, Darbukatör Baryam’ın darbukası.


İstanbul Oyuncak Müzesi ikinci katındaki koridorda ziyaretçileri birbirinden renkli Japon oyuncakları karşılamaktadır. İkinci Dünya Savaşı'ndan yenik ayrılan Japonlar içlerine koydukları pillerle hareket eden, ışıklar saçan ses çıkartan oyuncaklar üretirler. 1950'li yılların oyuncak pazarını ele geçirirler.

Müzeyi ziyaret eden bir Japon'a iki atom bombasına rağmen hayata nasıl böyle renkli bakabildikleri sorulduğunda şu yanıtı vermiştir: Oyuncaklardan başka sığınacak bir yerimiz kalmamıştı.”

Bu kattaki kordonun sonunda ise endüstri ve spor oyuncakları görülmektedir. Endüstri vitrininde Alman oyuncakları çoğunluktadır. Spor vitrindeyse çok çok önemli bir top bulunmaktadır.

Müzeye armağan edilen diğer oyuncağın hikayesi ise çok anlamlıdır. 1943 yılında Kastamonu'da meydana gelen depremde Bilge Ergin adında yedi yaşında bir kız, oyuncak bebeği ile birlikte göçük altında kalır. Enkazdan yaralı olarak kurtulan küçük kız kısa sürede iyileşir ve plastik bebeğin kırılan sol koluna bant tedavisi uygular. Yıllar sonra emekli bir öğretmen olarak İstanbul Oyuncak Müzesi’ne gelen Tosya kazazedesi kader arkadaşı yorgun bebeğini müzeye armağan eder.


Üçüncü kata çıkışta ilk oda asker odası olarak tanımlanmıştır. Hausser Oyuncak Şirketi tarafından 1930'lu yıllarda yapılan bu savaş figürleri İkinci Dünya Savaşı'ndan yaklaşık on yıl öncedir.


Tarihçiler İkinci Dünya Savaşı'nın 1 Eylül 1939 tarihinde Alman ordularının Polonya'ya girmesiyle başladığını söylerler. Oysaki Hitler ilk önce bu oyuncaklarla çocukların düşlerini işgal etmiştir. Oyuncak askerlerle oynayan çocuklar İkinci Dünya Savaşı başlayınca bu oyuncakların yerine geçmişler ve geriye gözyaşı hüzün ve kırık oyuncaklar kalmıştır.


6 Ağustos 1945 tarihinde Hiroşima'ya tarihteki ilk atom bombasını atan B-29 tipi bombardıman uçağının oyuncağı da bu bölümde yer almaktadır. Dört motorlu uçak 1960 yılında üretilen Japon yapımı bir oyuncaktır. Her yıl 6 Ağustos tarihinde aralarında İstanbul Oyuncak Müzesi çocuk ziyaretçilerin de bulunduğu dünya çocukları savaştan sonra acı çeken arkadaşlarının ortak duygusunu simgeleyen kâğıt turnaları boyadıktan sonra Hiroşima'daki Sadako Sadaki anıtına göndermeye devam etmektedir.

Müzeyi ziyaret eden küçük bir çocuk savaş vitrinin önünde annesine dipçikle savaşan askerleri işaret ederek sorar: “Anne bu askerler ne yapıyorlar?” Annesi mermileri bittiği için çarpışmaya dipçikleriyle devam ettiklerini söyler. Çocuğun yanıtı çok anlamlıdır: “Hayır anne savaş sona erdiği için tüfeklerini kırıyorlar.”



Asker odasından sonra koridorda misafirleri renkli ve eğlenceli oyuncaklar karşılar. Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Temel Reis, Mickey Mouse, Pinokyo ve Charlie Chaplin gibi bir karakterler bize gülümser.


İstanbul Oyuncak Müzesi'nin üçüncü katında sergilenen Mona Lisa'nın bebeği ise Amerikalı ünlü porselen bebek yapımcısı Fawn Zeller tarafından 1954 yılında üretilmiştir




Bu katta bulunan şövalye odasında Fransa'da üretilen en seçkin porselen bebek örnekleri yer almaktadır. Vitrinde oyun oynayan sevimli bebeklerden bir tanesinin bindiği beyaz at Sunay Akın'ın ülkesinde bir oyuncak müzesi kurmaya karar verdikten sonra aldığı ilk oyuncaktır.

9 Mart 1959 tarihinde Mattel oyuncaklarının sahipleri Elliot ve Ruth Handler, ilk Barbie bebekleri üretmişlerdir. Bebeğin adı çok sevdikleri kızların adları Barbara'dan gelir. Handler çifti sonraki yıllarda oğulları Ken'in adını Barbie'nin erkek arkadaşına uygun görmüşler ve böylece oyuncak damatlarının da ismini kendileri koymuşlardır. Barbie bebekler ilk önce ABD ve sonra da diğer ülkelerdeki oyuncak pazarında inanılmaz bir çıkış yapmış. 1960'larda ABD'nin en büyük 500 şirketi arasına girmeyi başarmıştır. Çünkü saniyede iki tane Barbie bebek satılmaktadır. Bir diğer ifadeyle eğer üretilen tüm Barbie'leri uç uca eklemek mümkün olsaydı oluşacak bebek zinciri, dünyanın çevresini üç buçuk kez dolaşacak uzunlukta olacaktı.

Üçüncü kat merdivenlerinden yukarı çıkan bir dizi merdiven daha vardır. Bu basamaklar sizi müzenin en üst katındaki çatıya taşır, yani 4. kata. Burası son kullanma tarihi geçen kırık dökük oyuncaklarla dolu bavullar veya atmaya kıyamadığımız dikiş makinesi, gırgır süpürge bisiklet ve eşyaların barınağıdır.

Oyuncak müzesinin zemin katında bulunan kafede bir yorgunluk çayı içebilir, aynı zamanda Almanya, Japonya ve Arjantin'de üretilen tam donanımlı mutfaklara, tost makinelerine oyuncak süpermarketlere tanık olabilirsiniz. Kafede aynı zamanda 1930-1970 ABD ve Çin yapımı buzdolapları oyuncak çay ve kahve takımları tahta oturma grupları pastane ve kasap dükkȃnı yer almaktadır.

İstanbul Oyuncak Müzesi'nde 1960'lı yılların bakkal dükkȃnı da unutulmamıştır. Kafeye girişte en sağda o dönemin bakkal vitrinleri ve raflarını süsleyen birçok ürün vardır.

Kafeden çıkışta soldaki merdivenlerden müzenin Bodrum katına inilir. Burada sinema konferans salonu ve denizaltı bulunmaktadır.

İstanbul Oyuncak Müzesi’nin sizleri tanıtmaya çalıştım. Ve yıllar önce kızımla birlikte bu müzeyi ziyaret etmiş ve düşlerimin mekânının burası olduğuna karar vermiştim. Çünkü çocukluğumun tüm kahramanları buradaydı. Bu büyülü mekânı en kısa sürede ziyaret etmenizi dilerim. Eğer bu imkânı yakın zamanda yakalamayacaksanız İstanbul Oyuncak Müzesi'nde sergilenen bazı oyuncakların ve bunların bulunduğu vitrinlerin fotoğraflarını müzenin web sitesinde bulabilirsiniz.

Aynı zamanda müzede büyüklere ve çocuklara yönelik pek çok etkinlik düzenlenmektedir. Bu etkinliklerle ilgili detaylar yine web sitesinde yer almakta. Oyun ve oyuncakla kalın çünkü hoşça kalmanın en kısa yolu bu.


36 görüntüleme2 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

2 Comments


catalcaligonul
May 16

Emeğinize sağlık. Müzeyi gezmedim, gezmek istiyorum bu yazıdan sonra... Teşekkürler...

Like

gulseren delibas
gulseren delibas
Jun 16, 2023

Oyuncak Müzesini tanıtan bu yazınızı okuyan her çocuk bu müzeyi gezmek isteyecektir. Kaleminize ve emeğinize sağlık. Ben yıllar önce gezmiştim. Bu müzeye okul gezileri yapılırsa çocuklarımızın hayal güçleri artar.

Like
bottom of page