Noktacılık ve piksel sanatı, iki farklı sanat türüdür ve her biri farklı dönemlerde ortaya çıkmıştır. Noktacılık ya da diğer adıyla pointilizm, renklerin gün boyunca ışığa göre değişimlerinin gözlemlenip resme aktarıldığı bir sanat akımıdır. Bütün resim renkli noktalarla
yapılır. Piksel art ise, dijital dünyada renkli ve çarpıcı görseller oluşturmak için kullanılan bir sanat formudur. Dijital görüntünün en küçük birimi için kullanılan piksel kelimesi; picture element (resim elemanı) kelimelerinin kısaltılması ile oluşturulmuştur. Renkli piksellerle yapılan dijital resimler "piksel sanatı" olarak adlandırılır. Her ikisi de nokta ya da piksel gibi tek bir birimin farklı renkler ve yerleşim düzenleriyle bir araya getirilerek oluşturulması bakımından benzerdir. Ancak pek çok bakımdan da birbirinden farklıdır.
Noktacılık; 19. yüzyılın sonlarında Fransız ressamlar Georges Seurat ve Paul Signac tarafından geliştirilmiştir. Seurat’ın 1888 yılında yaptığı "Normandiya’da Deniz Manzarası" resmi noktacılık akımının örneklerindendir. Bu sanat akımı, resimde küçük renkli noktaların bir araya gelerek büyük görsel etkiler oluşturmasına dayanır. Bu küçük renkli noktalar bir araya getirilerek, resimde yeni renkler, gölgeler ve tonlar oluşturulur. Mesela; sarı ve mavi noktalar yan yana geldiğinde gözümüz onu uzaktan sarı ve mavinin karışımı olan yeşil renk olarak algılar. Noktacılık ile yapılan resimlere uzaktan bakıldığında çok güzel ve etkileyici bir bütün olarak görülürken, yakından bakıldığında resimde kullanılan tüm noktalar ve renkler ayrı ayrı görülebilir. Renkli noktaların yan yana gelmesiyle oluşan bu resimlerin renkleri, klasik bir biçimde boyanan resimlere göre daha parlak ve canlı görünür.
Piksel sanatı ise noktacılığa göre çok daha geç bir dönemde bilgisayarın ve video oyunlarının yaygınlaşması ile beraber 1960’lı yıllarda ortaya çıktı. O dönemde bilgisayarlar, günümüzdekilere göre çok daha sınırlı grafik kapasitesine sahipti. Oyun programcıları ve
grafikerler, renkli ve ilgi çekici görseller oluşturmak için pikselleri kullanmaya başladılar. Sınırlı kaynaklarla bile harika görseller ve karakterler tasarlayabildiler. 1970'li ve 1980'li yıllarda, video oyunlarının büyük bir popülerlik kazandığı dönemde efsanevi oyunlar ve
karakterler ortaya çıktı. Mario, Sonic ve Zelda gibi karakterler, piksel sanatın simgeleri haline geldi. 1990'lı yıllara gelindiğinde, teknoloji gelişmeye devam etti ve 3D grafikler popüler hale geldi. Bu nedenle, piksel sanat bir süreliğine gölgede kaldı. Ancak, bazı oyun yapımcıları ve sanatçılar piksel sanatla üretmeye devam ettiler ve piksel tabanlı oyunlar yaptılar. 2000'li yıllarla birlikte, piksel sanatı tekrar yükselişe geçti. İnternetin yaygınlaşması, piksel sanatçılarının eserlerini dünyayla paylaşmasını kolaylaştırdı. Artık herkes, kendi piksel sanatını yapabilir ve paylaşabilir oldu. Böylece, daha geniş bir piksel sanat topluluğu oluştu. Matej Jan’ın 2013 yılında yaptığı “Piksel Çin Dağları” adlı çalışması piksel sanatı örneklerindendir.
Noktacılık ya da piksel sanatı senin için de ilginç olabilir. Hangisi sana ilham verdiyse bunun üzerine daha fazla araştırma yapabilir, hayal gücünü ve yaratıcılığını ekleyerek yeni resimler yapabilirsin. Fırça ve boyalarla renkleri, görsel etkileri keşfetmek mi yoksa bilgisayar
veya tablet kullanarak dijital sanat yapmak mı?
Resim sanatı teknoloji ile beraber nasıl da değişiyor? Sanat Kurdu sayesinde keşifler yapıyorum. Teşekkürler Bedia.